27 Mayıs 2007 Pazar

Apocalyptica - one

Apocalyptica- nothing else matters

Apocalyptica Biyografisi ve Seemann videosu

Apocalyptica
Finlandiya’daki Sibelius Akademisi’nin çello bölümü öğrencileri olan Eicca Toppinen, Max Lilja, Paavo Lotjonen ve Antero Mannien’den oluşan ve müziğiyle, klasik müzik ve heavy metal arasındaki sınırın sanılanın aksine çok ince olduğunu düşündüren Apocalyptica grubu, dört gencin, yakın çevrelerine çaldıkları Metallica yorumlarıyla müzik çalışmalarına başladı.

Esin kaynaklarının ünlü Rus klasik müzik bestecisi Dmitri Shostakovich olduğunu her fırsatta dile getiren grup elemanları, bu çalışmalarını mezuniyet törenlerinde sergilediklerinde ise tam anlamıyla kıyamet kopmuştu. Grup, Metallica parçalarını ezbere bilen seyircilerin de eşliğiyle öyle başarılı bir performans sergiledi ki, büyük plak şirketlerinden biriyle anlaşma başarısını gösterdiklerinde bu olayın üzerinden henüz bir hafta bile geçmemişti.

Metallica’nın “Enter Sandman”, “The Unforgiven”, “Wherever I May Roam”, “Master of Puppets”, “Harvester of Sorrow” gibi parçalarını dört çelloyla yorumladıkları ilk albümleri “Plays Metallica By Four Cellos”, 1996 yılında piyasaya çıkarak tüm dünyada 250.000 adetlik satışla metal müzik dinleyicilerinin yanı sıra klasik müzik severlerin de arşivlerinde yer almayı başardı. Çellolarını amfiye bağlayarak oldukça ilginç ve bir o kadar da üstün işler yaratan grup üyeleri, bu albümle Metallica’dan da övgü almayı başardılar.

Mtv Avrupa ve Amerika haber bültenlerinde yer almaya başlayan Apocalyptica, Sex Pistols, Sepultura ve Bad Religion gibi gruplarla aynı sahneyi paylaştı. Daha sonra Metallica’nın alt grubu olarak sahne alan topluluk geniş kitlelerin beğenisini kazandı. İlgi öylesine büyüktü ki, diğer birçok Metallica konseri öncesinde Apocalyptica eserleri, dinleyenlere banttan sunulmaya başlandı.

Grup 1997 yılında, ülkemizdeki dinleyenleriyle buluşmak üzere Cemal Reşit Rey 2. Uluslararası Gençlik Festivali kapsamında sahneye çıkmış ve inanılmaz bir ilgiyle karşılaşmıştı.

Topluluğun; Sepultura, Pantera, Metallica, Faith No More yorumlarının yanısıra, içerisinde grup üyelerinden Eicca Toppinen’in bestelerinin de bulunduğu bir albümle hayranlarının karşısına çıktılar. Bu çalışma, Apocalyptica’nın sadece diğer grupların eserlerini yorumlarken değil, özgün çalışmalarıyla da ne kadar başarılı olabileceklerinin bir kanıtı niteliğindeydi. 1998 yılında piyasaya çıkan “Inquisition Symphony” adlı bu albüm, öncekinden sert bir tarza sahipti. Grup, bu çalışmayı sunduğu turne kapsamında İstanbul ve Ankara’da da konserler verdi.

Avrupa’da gösterime giren ve başrollerini Jason Patric, Ben Stiller ve Nastassja Kinski’nin paylaştığı “Your Friends and Neighbours” filminde, ilk albümden üç parçaları kullanılan grup, böylece ilk ’gümüş ekran’ denemelerini de yapmış oldu. 2000 yılı çıkışlı “Cult” albümü ise Eicca Toppinen’in besteci yönünün gitgide geliştiğinin göstergesiydi.

Sonrasında grubu, Şebnem Ferah’ın “Perdeler” şarkısına eşlik ederken dinledik. Ferah’ın albümünde biri orijinal, diğeri Apocalyptica düzenlemesi olan iki sürüm yer aldı. Bu arada grupta eleman değişiklikleri de oldu. Antero Manninen’in yerini Helsinki Flarmoni Orkestrası’nın metalci çello sanatçısı Perttu Kivilaakso alırken Max Lilja gruptan ayrıldı.

Kayıt firması Universal bu dönemde boş durmayarak son albümleri olan “Cult”ın çift cdlik özel baskısını piyasaya sürdü. Sunulan özel çalışmada, “Cult” albümündeki çalışmaların yanısıra; Guano Apes solisti Sandra Nasic’in vokal yaptığı “Path Vol.2″ ve Farmer Boys’dan Matthias Sayer’in sesiyle eşlik ettiği “Hope Vol.2″ ile “Harmageddon”, “Nothing Else Matters” ve “Inquisition Symphony”nin canlı kayıtları da yer aldı.

“Vidocq” adlı filmde müzikleriyle yer almaları, durgun oldukları bu arada dikkat çeken çalışmalarından biriydi. Antero Mannien’in de ayrılması ldağılma korkusu yaratsa da grup sessiz sedasız çalışmalarına devam etti. Beklenen “Reflections” albümünde, usta davulcu Dave Lombardo’nun da konuk olarak yer alması herkes için tam bir sürpriz oldu. Tamamı kendi bestelerinden oluşan 10 Şubat 2003 çıkışlı bu albümleriyle yeni bir tarzı, çello-rockı yarattıklarını belirten grup üyeleri, sürekli gelişerek yollarına devam ediyorlar. Eğitimli oluşlarının yarattığı farkı koruyan, çalışkan ve özgün çizgileriyle bu işin üstesinden geliyorlar. 2005 te çıkardıkları Apocalyptica albümleri ile yine kendilerinden oldukça söz ettirdiler.

Children of Bodom - Everytime i Die Video

Catafalque biyografisi

Catafalque
Catafalque, 1997 yılında İstanbul’da kuruldu. Grubun tarzı için doom-gothic metal kavramı, kullanılacak en iyi tanımlama olsa gerek. Bu gothic - doom ve heavy öğelerinin yanında, kimi otantik ve folklorik öğelere de rastlayabiliyorsunuz Catafalque grubunun çalışmalarında. Elemanlar, tarzlarını, klasik metal yapısıyla geleneksel müzik öğelerinin başarılı bir sentezi olarak görüyorlar.

Kadroya bugün baktığımızda eskilerden yalnızca Gökhan ismine rastlıyoruz fakat 1997’nin kışında Emir Atay ve sonbahar 1998’de basa Erman Ulus’un katılımlarıyla temel kadronun oluşturulduğunu görmekteyiz. Kasım 1999 da ise gruba bir bayan, bir de erkek vokalin dahil olmasıyla en büyük sorunlardan biri çözülmüş. Bayan vokalde Burcu, erkek vokalde de Metehan gereksinimi karşılayacak kalitede elemanlar olduklarını kanıtlamışlar.

2000 yılının Ağustos ayında basist olan Erman gruptan ayrıldı. Bunun üzerine basgitaristlik görevini Alper üstlendi. Fakat grup bir yaprak dökümü yaşadı ve elemanlardan Emir Atay 2001 yılı Şubat’ında gruptan ayrıldı. Yerini, adaşı Emir Akaydın’a bırakmış oldu. 2001’in sonlarına doğru Burcu da gruptan ayrıldı ve onun yerine halen konservatuar öğrencisi olan Özge geçti. Ve bu eleman değişiklikleriyle şimdiki kadro meydana geldi. Yeni kadro ile çalışmalara başlandı, parçalar grupça oluşturulurken söz yazımını Gökhan üstlendi.

Gotik romantizm, gotik öyküler, aşk, acı ve yas üzerine kurulu melankolik sözleri ile dikkat çeken Catafalque; ismiyle ve parçalarıyla müzikal yapısını çok iyi oturtuyor. 16 Ocak 2000’de headliner olarak Rotting Christ’ın sahne aldığı Dark Millenium Party’de canlı performansını sergileyen ve olumlu tepkiler alan topluluk, aldığı cesaretle 2001 yılı sonunda “Never To Be Burried” adlı EP’yi kaydetti. Şu sıralarda ellerinde bulunan 13 parçayı da değerlendirmek için kayıtlara başlayan grup elemanları, yakın zamanda yeni albümlerini dinleyiciye sunmayı planlıyorlar.

Grubun amaçları arasında farklı ve ünlü gruplarla, değişik organizasyonlarda ve festivallerde sahne almak geliyor. Catafalque tüm Avrupa ülkelerinde rock-metal piyasasına iyi, etkili ve başarılı bir giriş yapmak istiyor.

Lacuna Coil Biyografisi

Lacuna Coil
Grup, Ethereal adıyla müzik yaşantılarına 1996 yılında başladı ve ilk iş olarak aynı isme sahip iki parçalık bir demo çıkardı. Başarılı bir başlangıç yapan grup kısa bir süre sonra Century Media Records ile anlaştı ve kendine yeni bir isim koydu: Lacuna Coil. Grupları için buldukları bu yeni isim “boş spiral” (empty spiral) anlamına gelmekteydi.

1997 yılında yeni isimleriyle bir EP’yi hazırladılar ve hemen ardından Moonspell’le birlikte bir Avrupa turnesine çıktılar. Turne henüz bitmemişken “Lacuına Coil” isimli EP’leri 1998’de piyasaya çıkmış oldu. Aynı sene grup “In a Reverie” adındaki ilk uzun albümleri de doldurdu. Albüm İtalyan tarzı Gothic Rock öğeleri taşıyordu. Kayıp aşklar üzerine akıp giden şarkılar melankoli sevenlere hitap ediyordu. Özellikle bayan vokalde Christina Scabbia bu albümde çok iyi tepkiler aldı.

Bu albümden sonra grup 2000’e kadar turnelerdeydi ve yeni bir çalışma için tekrar stüdyoya girdi. “Half Live” EP’sini hazırladı. Bu çalışmada grup, gothic ve rock ağırlıklı müziklerine biraz trance duygusu da yükledi ve bu yeni müzikleriyle de başarıyı yakaladı. Vokaller yine dikkat çekti. Aynı sene “Unleashed Memories” adını verdikleri ikinci albümlerini de çıkardılar. Artık grubu daha çok turne ve daha çok kalabalık bekliyordu.

Lacuna Coil, klasik gothic rock tarzları ve kendilerine has harmanlanmış müzikleriyle halen çıkışını sürdürmekte ve hayran kitlesini arttırmakta..

Saints’n Sinners Biyografisi

Saintsn Sinners
2002 yılında gitarist Deniz Tuncer tarafından kurulan Saints’n Sinners, bas gitara Fırat Gündüz’ün katılımıyla çalışmalarına başladı. Geçici elemanlarla sahne almaya başlayan grup, Egemen Doğruöz(gitar), Mustafa Çelik(vokal) ve Enis Şahin(davul)’in katılımıyla 2004 yılının sonunda kadrosunu tamamlayarak beste çalışmalarına hız verdi.

Fırat Gündüz’ün yerini Fehmi Suda’nın almasından sonra Rock The New Year kapsamında ünlü Alman Heavy Metal grubu Destruction’la birlikte sahne aldı ve bu başarılı performans, Saints’n'Sinners’ın geniş bir kitle tarafından tanınarak müzik çevrelerinin ilgisini çekmesine sebep oldu.

Resim1

4 şarkılık bir ep kaydedip piyasaya sürmeyi planlayan grup, kayıtlarını tamamladığında elde edilen sonuçtan memnun kalmayınca bu projeyi erteledi ve bu süre zarfında Kemancı, Bronx gibi mekanlarda sahne aldı; üniversitelerin rock şenliklerine katıldı ve bir şehir dışı konseriyle de hem kendi dinleyici kitlesine hem de yeni insanlara sesini ulaştırdı.

2006 yazında MSG ile birlikte Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde sahne aldıktan sonra eleman değişikliği yaşayan Saints’n'Sinners, bas gitara Erhan Sazlı, davula Göktuğ Yurt’un geçmesiyle 2006′nın sonunda White Lion’la birlikte yeniden Yeni Melek sahnesindeydi.

Resim2

Son olarak 1 Nisan 2007’de Studio Live sahnesinde davulda Doğan Rekkalı ile birlikte başarılı bir performans sergiledikten sonra, kadro Deniz Tuncer(gitar), Egemen Doğruöz(gitar), Mustafa Çelik(vokal), Erhan Sazlı(bass), Doğan Rekkalı(davul) olarak şekillendi.

Öncelikli olarak Iron Maiden, Van Halen, Deep Purple, Rainbow, Black Sabbath, Thin Lizzy, AC/DC, Saxon, Led Zeppelin gibi gruplardan etkilenen Saints’n'Sinners, Hard’n'Heavy çizgisindeki 9 şarkılık albümünün kayıtlarını tamamlamak üzere stüdyo çalışmalarına devam etmekte.

Grubun 2006 MSG konserinde kaydedilmis 2 sarkisi asagidaki adreslerden edinilebilir.

Max Schreck:
http://rapidshare.com/files/27684592/Saints__N__Sinners_-_Max_Schreck.mp3.html

http://www.youtube.com/watch?v=5R7KPKRZB_A

One For The Road:
http://rapidshare.com/files/27687848/Saints__N__Sinners_-_One_For_The_Road.mp3.html

http://www.youtube.com/watch?v=slIGy0DRbZE

Dark Throne Biyografisi

dark throne
1987 yılında black metal’in adı Darkthrone olarak değişirken Sonbahar ve Kış ayları, Darkthrone mevsimleri olarak adlandırılıyordu. Fenriz (bateri, vokal), Zephyrous (gitar), Dag Nilsen (bas gitar) ve Anders Risberget (gitar) kadrosuyla kurulan grup, müziğinde Celtic Frost’tan Deep Purple’a kadar bir çok gruptan ilham alıyordu ve genel olarak thrash ağırlıklı bir müzik yapıyorlardı.

1988 sensinde grubun ilk boktan demosu yayınlanırken Anders gruptan ayrılıyordu. Nocturno Culto ile kısa bir görüşme yapıldı. Bunun üzerine bir de Darkthrone’un canlı performansını izleyen Nocturno Culto, gruba katılmaya karar verdi. Grup bütün sene boyunca provalara devam etti.

1989 yılında yeni bir demo, “Thulcandra” kaydedilirken provalar ve ufak performanslar devam ediyordu. Grup, tarzını yavaş yavaş thrash’ten death’e doğru kaydırırken, bu zaman zarfı içerisinde vokal görevini Nocturno Culto üstleniyordu. Sonbahar’da grup bir canlı performansını kaydederken bunu “Cromlech” adıyla piyasaya çıkardı. Grup, bu konser demosunu bir çok firmaya yollarken, yılbaşında Peaceville Records gruba bir anlaşma öneriyordu..

1990 sensi Darkthrone için oldukça heyecanlı başladı. Cadaver ile birkaç konsere çıkan grup, bahar mevsiminde Danimarka da bile bir konser verdi. İlk albüm “Soulside Journey” İsveç’teki Sunlight Studios’ta kaydedilirken, kayıt aşamasında Nihilist (şu anki Entombed) grubunun büyük yardımları oldu. Grup death metalden iyice sıkılmaya başlamıştı.. Grup hala death çalıyordu fakat ağırlıklı olarak black metal dinliyordu. Dag dışında tabi, Dag’ın black metale bakışı “ne kadar az o kadar iyi” şeklindeydi. Bu oldukça ilginç bir durumdu çünkü grup teknik death metal sanatını oldukça başarılı icra ediyordu fakat çaldıkları müzik onlara yanlış geliyordu. 1990 yılının sonbaharında “Goatlord” albümünün çalışmaları başladı..

1991 yılında tamamlanan Goatlord albümü prova kaydı olarak eldeydi artık. Grup kalbinin sesini dinlemeye karar verdi ve Goatlord’u kaydetmedi. Black metal tarzında birkaç şarkı yazdıktan sonra Mayıs ayında Finlandiya turuna çıktılar. Tur sonrası Dag’ı ortadan kaldırmaya karar verdiler fakat Dag “A Blaze In The Northern Sky”ın provalarında çalmayı kabul etti. Yaz aylarında kaydedilen albümle beraber grup inanılmaz şevke geldi.. 1991 çok iyi bir sene olmuştu ve grup, black metal için yanıp tutuşuyordu. Aynı senenin sonuna doğru Euronymous, Helvete’yi açtı..

1992 yılının başından beri underground piyasada oldukça yükselen grup, hiç reklam yapma ihtiyacı hissetmedi ve içip, sıçıp “Under a Funeral Moon” albümünün provalarına devam ederken albüm ancak yazın kaydedilebilecekti. Nocturno ve Zephyrous Oslo’dan uzak durmaya kararlıydı. 80’li yıllarda tüm sıra dışı metal grupları, dergiler birbirleriyle bağlıyken 92 senesi biterken grup topu topu 2 röportaj teklifi geldi ki o teklifler de yeni yeni black metal dergisi hazırlayan adamlar tarafından geliyordu..

1993 yılında Euronymous öldürülünce Helvete kapandı ve Norveç black metali kendi başına kaldı.. Yine sonbahar kışa bağlanırken dördüncü albüm “Transilvanian Hunger” kaydedildi. Count Grishnack hapse girince, onun oldukça yalnız ve üzgün olduğunu düşünen Fenriz, Varg’a giderek şarkı sözü yazıp yazamayacağını sordu.. En azından bir süre için kendisini oyalayacağına karar veren Varg teklifi kabul eder ve Varg’ın sözleri sonraki albüme damgasını vuracaktır.

1994 yılında “Panzerfaust” piyasaya çıkar.. Grubun, Peaceville ile imzaladığı 4 albümlük anlaşma “Transilvanian Hunger” albümüyle sona ermişti. Moonfog ile oldukça yakın ilişkilerde olan Fenriz, birkaç firma ile daha görüştükten sonra Moonfog’un en iyi seçim olduğuna karar verdi ve “Panzerfaust” 1994 sonunda bu firmadan piyasaya çıktı.

1995 yılında “Total Death” albümü kaydedildikten sonra Darkthrone, Black Metal camiasının gidişini izlemek üzere biraz geri çekilme kararı aldı.. Gruba göre, popülaritesi gittikçe yükselen black metal piyasasında oldukça utanç verici işler olabiliyordu..

1996 yılında Nocturno Culto, Darkthrone ile son bir performansa daha imza atmak istedi. Yılın ilk aylarını bu konserin provalarına harcayan grup 1996’nın ortalarında konseri gerçekleştirdi. Konserin ardından Nocturno Culto ayrılmaktan vazgeçerken Fenriz de iki senelik bir asit yolculuğuna çıkıyordu..

1998 yılında Nocturno birkaç şarkı yaparken Fenriz’den şarkı sözlerini yazmasını istedi.. Geçen iki sene boyunca Fenriz sadece birkaç gruba öylesine şarkı sözleri yazmıştı.. Kasım/Aralık aylarında şarkı sözleri tamamlandıktan sonra “Ravishing Grimness” hazır hale geldi. Bu sırada aynı yıl içerisinde Moonfog etiketiyle bir de Darkthrone saygı albümü piyasaya çıktı.

1999 yılına geldiğimizde ise ikili yeni şarkılar ve oldukça sağlam sözlerle çalışmalarına devam ediyordu. Bu arada Fenriz’in black metal’e bateriyi geri getirme çabası “Ravishing Grimness” albümünde görülüyordu. Neyse, Nocturno bu dönemde Darkthrone’un en deli karakteriydi. Grubun maddi işlerinden, müzikal işlerine kadar her şeyle O ilgileniyordu. Yıllardır röportaj vermeyen grup tekrar röportaj verip vermeye karar verince birden kendilerini muhabir yağmuru altında buldular.

2000 yılı boyunca röportajlar devam etti. Darkthrone için işler biraz farklı gelişiyordu artık. Nocturno Culto sene sonuna doğru yeni albüm “Plaguewielder”in şarkılarını yazarken, Fenriz de şarkı sözlerini yazıyordu..

2001 yılı ise muhteşem bir Darkthrone yılıydı. Grubun, Kerrang dergisinde 3 sayfa röportajı yayınlanmış ve gruba hafta sonu İngiltere’de çalması için 30000 dolar ödenmişti. Hatta bu arada grup, bir sado/mazo filmine soundtrack yapması için teklif aldı.. Hatta albümde Cadaver vokalisti Apollyon ve Audiopain’den Sverre de misafir olarak yer alıyordu. Röportajlar bitmek tükenmek bilmiyordu. Moonfog ile sözleşme yenileyen grup yeni albümünün hazırlıklarına başladı.

2003 yılında “Hate Them” ve 2004 yılında “Sardonic Wrath” albümlerine imza atan ikili, Moonfog ile beraberliğini sona erdirip tekrar Peaceville ile anlaşma imzalarken, yepyeni Darkthrone albümü “The Cult Is Alive” grubun hayranları ve black metal camiası tarafından merakla bekleniyor.

Evanescence’deki Son Gelişmeler..

Evanescence

İstanbul Konseri Öncesi Evanescence’de iki beklenmeyen ayrılık yaşandı. Grubun gitaristi John LeCompt ve baterist Rocky Gray gruptan ayrıldı. LeCompt, Amy Lee’nin kendisini gruptan attığını belirtiyor. Ben Moody ve Will Boyd’un gruptan ayrılmasından sonra yoluna başarılı bir şekilde devam eden Evanescence’den geçtiğimiz hafta Grubun gitaristi ve Bateristi de yollarını ayırdı. Grubun gitaristinin yaptığı açıklamada (John Lecompt) gruptan ayrılmasını Amy Lee’nin istediğini belirtti. Diğer ayrılan Bateristi Rocky Gray’in, Amy Lee’nin menajeri tarafından konuşma yasağı konulduğu için konuşamayacağını belirti.

Amy Lee’ ayrılıkların ardından Şöyle Konuştu

“Evanescence gayet iyi durumda. John ve Rocky, dört yıldır Evanescence’teydiler ve beraber çok iyi konserler verdik; ama artık onlar değişim için hazırlar ve biz de yollarımızı ayırdık. Evanescence, küçüklüğümden beri sevdiğim ve üzerine titrediğim bir şey ve her zaman onu korumak için savaşacağım.

Terry, Tim ve ben, yeni müzisyenlerle çalışacağımız için heyecanlıyız. Gelişmeler için takipte olun. Tur için endişelenmeyin. Hiçbir konser iptal edilmeyecek ve çok yakında hepinizi göreceğiz!”

Acrimony Biyografisi

Genç grup Acrimony, 1999′da Izmir’de kuruldu. 2001 yili basinda çikan Burning Lives demosu ile adindan çok söz ettirdi. Grubun tarzi için melodik death metal diyebiliriz. Müzikal yapi genis bir tabana yayilmis.

Death, In Flames, Dark Tranquillity, Children Of Bodom, aykiri bir örnek ama Blind Guardian genel soundu özetlemeye yardimci isimler. Ayrica klasik speed ve thrash kaliplarina da çokça yer verilmis.
Grup Elemanları:
Altug Kaptan - vokal
Hakan Yavuz - gitar
Emre Meydan - gitar
Aykut Çerezcioglu - bas
Sinan Tinar - davul
Web Adresi:
www.acrimony.cjb.net

Amon Amarth Biyografisi

Amon Amarth Amon Amarth
Kökleri Viking mitolojisine ve Deathmetal e sımsıkı bağlanmış olan Amon Amarth 1992 yılında Stockholm’un güneyinde Tumba (Isveç) adındaki küçük bir yörede ortaya çıktı.İsmini Tolkien’in Orta Dünyasında, Mordor daki dağdan (Amon Amarth) alan grup kurulduğu tarihten itibaren birçok melodi ve armoni içeren; Vikingleri ve Kuzey tanrılarını anlatan parçalar yazmaya başladı.Amon Amarth ı diğer Deathmetal gruplarında ayıran ve bugün bulunduğu yere getiren en büyük farklılık ta buydu…

Vokalist Johan Hegg niçin bu konuyu işlediğini; “Viking teması ve Iskandinav mitolojisi benim için daha çok bir hayat felsefesi haline geldi.” şeklinde açıklıyor. Grup kurulurken elemanlar kendi aralarında kendi müziklerini yapmak,eğlenmek için bir araya geldi hatta yapılan açıklamalara göre grup kurulduğunda büyük hedefleri yoktu ve Isveç piyasasından çok küçük bir pay almayı ve ülke gençleri tarafından tanınmayı bile kendileri için yeterli görüyordu.

Grup 1993 yazında Lagret Studios’a girdi ve grubun hiçbir zaman yayınlanmayan demosu “Thor Arise” ı kaydetti.Grup bu kayıdı yeterince güçlü görmüyordu ve dünyada bu şekilde tanınmak istemiyordu.

Demo’nun tracklisti;
1. Risen From The Sea
2. Atrocious Humanity
3. Army Of Darkness
4. Thor Arise
5. Sabbath Bloody Sabbath (Black Sabbath cover)
şeklindeydi ve şu anda hit olmuş birçok parçayı içeriyordu.Grup daha sağlam birşeyler ortaya çıkarmak için yeni prova ve çalışmalara başladı ve tekrar stüdyoya girdi.Sonuç olarak ortaya ikinci demo “The Arrival Of The Fimbul Winter” çıktı. Bu demo birinci demoya göre gerek yakaladıkları sound gerek müzikalite bakımından daha tatmin ediciydi ve grup bu demoyu underground piyasaya sürmek için arayışlara başladı.Alınan cevap mükemmeldi.Grubun bu demosunu satmak ve haklarını güvence altına almak için Pulverised Records (Singapur) grupla bağlantı kurdu.

Grup 1995 yılının Kasım ayında 5 günlüğüne Peter Tägtgren (Hypocrisy) e ait olan The Abyss Studios’a girmeye karar verdi ve bu süre içinde “Sorrow Throughout The Nine Worlds” albümü kaydedildi.Bu albüm 3 yeni parça ve ikinci demodan tekrar kaydedilmiş 2 parça içeriyordu.Albüm, 1996 Nisan ında piyasaya sürüldü ve grubun dünya çapındaki kariyeri daha da sağlamlaştı.Albümün piyasaya çıkışından 2 ay sonra davulcu Nico gruptan ayrıldı ve yerine Martin Lopez gruba dahil edildi.Bu andan sonra Amon Amarth’a birçok plak şirketinden teklif geldi ve grup bunların içerisinden Metal Blade ile anlaşmayı tercih etti. 1997 yılının Mart ayında grup, Metal Blade deki ilk albümü “Once Sent From The Golden Hall” i Peter Tägtgren ile kaydetmek için tekrar The Abyss Studio’ya girdi.Kayıt sonuçları Amon Amarth’ın Swedish Death Metal sahnesinin en hiddetli ve agresif gruplarından birisi olacağını daha o zaandan kanıtlıyordu.

Once Sent From The Golden Hall” albümünün kaydından sonra gitarist Anders Hansson gruptan ayrıldı.Grup bir ay sonra Deicide, Six Feet Under ve Brutal Truth ile turneye çıkacağı için acele gitarist arayışına girdi ve Johan Söderberg gruba dahil oldu.Grup artık iyice sağlamlaşmıştı.Haziran 1998 de çıkılan turnede grup en üst düzeye ulaştı.Aynı yıl içinde davulcu Martin Lopez kariyerini OPETH de sürdürmek için gruptan ayrıldıve boşluğu Fredrik Andersson (ex-MARDUK) ile dolduruldu.Bu grubun son eleman değişikliği oldu ve 1999 yılının şubat-mart ayları boyunca tekrar The Abyss Studios a girerek “The Avenger” albümü kaydedildi. 7 parçalık albümün kayıtları esnasında herhangi bir prodüktörle çalışılmadı. Death ve Black metal tarzları; Viking etkileşimi ve brutal altyapı ile sağlamlaştırılarak harika bir albüm ortaya çıkarıldı.Grup albümün tanıtımı için Morbid Angel ın headliner olduğu birkaç festivale çıktı.

2000 Kasımında The Abyss Studios un kapanması söz konusu olunca grup yeni kayıt için aceleci davrandı.Çok kısa bir sürede “The Crusher” albümü oluşturuldu.”The Crusher” Amon Amarth’ın şimdiye kadar kaydettiği en brutal albümdü.Bu albüm gruba daha çok turneye çıkabilmesi için fırsat verdi.Grup artık bir çok ülkeden festivallere çağırılıyordu ve grup headliner olduğu ilk festivale Danimarka ve Almanya’da; Purgatory ve Seirim gruplarıyla çıktı.Turne büyük bir başarıyla sonuçlandı ve Amon Amarth bu turne sayesinde Almanya’da yeni binyılda (2001 Ocak) sahneye çıkan ilk metal grubu olarak kayıtlara geçti.Amon Amarth bu konserden sonra MARDUK ve VADER gibi devlerle birlikte No Mercy Festivals e katıldı ve bu festivalden sonra Marduk’un 2001 deki Amerika turlarını desteklemeye karar verdi.Fakat sponsorlar bulunamadığı için tur Ocak 2002 ye ertelendi.Grup 2002 yi beklemedi ve kendilerinin ilk Amerikan turnesine Diabolic (Tampa, Florida) in desteğiyle çıktı.Turne harika bir şekilde devam ediyordu fakat kordinatörler turneyi bir hafta gibi kısa bir sürede durdurdu ve Amon Amarth Isveç’e geri döndü.Grup, Isveçli Death/Gore efendisi VOMITORY’ye Avrupa turu teklifinde bulundu.Teklif kabul edildi ve Amon Amarth tekrar yollara düştü.Tur sırasında yeni albüm için birşeyler hazırlanmaya devam edildi.

Ağustos 2002 de grup 2. kez WACKEN OPEN AIR’e çıktı ve şov yaklaşık olarak 12.000 kişi tarafından izlendi ve yapılan röportajlarda herkes konserden son derece memnun olduğunu açıkladı. Grup WACKEN’dan çıkar çıkmaz “Versus the World” ü kaydetmek için 7 Ağustos’ta kendini stüdyoya attı.Uzun zamandan beri Peter Tägtgren stüdyosunu kendisine ayırdığı ve başka grupların kayıt işleriyle uğraşmadığı için grup, Malmö’deki Berno Studio’da çalışmaya başladı ve bu harika bir seçimdi.Stüdyonun Isveç metal sahnesinde mükkemmel bir ünü vardı.Amon Amarth Berno (mühendis ve stüdyo sahibi) veya Henrik (mühendis) ile çalışırken hiç bir zorluk çekmedi ve bu yeni stüdyo grubun müzikal yapısına yeni bir boyut kazandırdı.Kayıtlar sırasında grup ara verip Almanya’ya ve Summer Breeze festivaline geziler düzenledi ve buralarda mükemmel bir şekilde karşılandı.Yeni albüm 18 Kasım da piyasaya sürüldü.Albümün sınırlı sayıdaki “Viking” baskısı ise grubun hiç yayınlanmamış eski demolarını içeriyordu ve bu albüm grubun kariyerindeki kilometre taşlarından birisi oldu.Albümün tanıtımı için 3 Amerika ve 2 Avrupa turnesine çıkıldı.

Amon Amarth’ın yeni albümü “Fate Of Norns” da bir önceki albüm gibi Bernö Studios da kaydedildi.Bu albüm ve diğerleri arasındaki fark sorulduğunda Mikkonen; “Biraz klasik kaçacak ama albümde yakalanan sound süper ve şarkılar diğerlerine göre çok daha güçlü.Johan Söderberg’in şarkı yazımına katkısı öncekilere göre çok daha fazla oldu ve bu da müziğe yeni bir tat ve bakış açısı kazandırdı.Stüdyoya girdiğimizde birçok şarkının yazımı henüz tamamlanmamıştı ve stüdyoya girince farklı birşeyler çıkarabilir miyiz diye merak ettik.Düşündüğümüz gibi oldu ve Bernö sayesinde müzik çok farklı bir noktaya geldi.Bu Prodüksiyonda diğer hiçbirisinde harcamadığımız kadar enerji harcadık.” şeklinde açıklıyor.”

Affliction Biyografisi

Temelleri 1998 yılına dayanan ve 1999 yılı Şubat ayında Emrah Demirel, Emre Demirel, Kerem İnci ve Fikri Yargıcı olmak üzere müzik hayatına başlayan Thrash, Death, Dark metal grubu Affliction ilk konserine 23 Mayıs 1999 tarihinde Ege Üniversitesin’de çıktı.

Konser sonrası demo hazırlıklarına başlayan grup bir sürelik sessizlikten sonra 18 Mayıs 2000 tarihinde yine Ege Üniversitesin’de sahne aldı ve dinleyicilerin çok beğenisini kazandı. Poem Productions ile anlaşma imzalayan grup ilk albümü için çalışmalara başladı ve 23 Nisan 2001 artık grup için geleneksel olan Ege Üniversitesin’de tekrar sahne aldı. Haziran 2001 de ülkemize gelen Katatonia’nın alt grubu olarak sahne alırlarken harika performansları nedeniyle yurtiçinde çok iyi eleştiriler aldılar. 6 Ekim 2001 tarihinde ise ülkemize gelen Dark Tranquillity grubunun alt grubu olarak Dishearten grubuyla birlikte sahne aldılar. 2002 yılında grup albüm için çalışmalara başladı. İlk albümleri “One Reality” 2004 yılında Poem Productions etiketiyle raflarda yerini aldı. Affliction 2005 yılı Temmuz ayında da Overkill, In Flames, Slayer ve Doro’nun çıktığı Rock Rebuplic festivalinde sahne almıştır.

Grup Üyeleri;

Emrah Demirel - Gitar, Vokal
Emre Demirel - Bas Gitar
Fikri Yargıcı - Davul
Kerem İnci - Gitar

Arch Enemy Biyografi

Arch Enemy
Carcass, candlemass gibi metal dünyasını derinden etkilemiş iki grupta gitar çalmış olan michael amott, carcass’ın dağılmasının ardından, 1995 yılında isveç’in halmstad şehrinde açtığı bir müzik marketi işletiyordu. hatta o günlerde soilwork’ün ilk albümünün çıkması için grubu müzik şirketleriyle tanıştırmışlığı ve bu sayede soilwork’ün kariyerini başlatmışlığı dahi vardı.

bu sıralarda kendi adına bir grup kurmaya karar veren mike, kısa sürede bir yıldızlar kadrosu oluşturdu ve ilk albüm hazırlıklarına başladı. ikinci gitarist olarak armageddon gitaristi ve kardeşi olan christopher amott’u yanına alan mike, bas gitarist olarak witchery, illwill ve mercyful fate’te de çalmış sharlee d’ angelo’yu, davulcu olarak da eucharist ve in flames’te çalmış olan ve at the gates davulcusu adrian’ın da kardeşi olan daniel erlandsson’u gruba kattı. vokalist eksikliğini ise o güne dek adı duyulmuş bir grupta yer almamış olan johan liiva ile doldurdu.

bu yıldızlar kadrosuyla şirket bulmakta zorlanmayan arch enemy, century media ile anlaşarak 1996 yılında “black earth” albümünü piyasaya sürdü. melodik ve bir o kadar da sert parçaların yer aldığı bu albüm, kısa sürede grubun adını duyurmasını sağladı. albümde bir de iron maiden “ides of march” cover’ı yer alıyordu. “bury me an angel” parçasına çekilen klip ve uzak doğu turnesi ardından grup ikinci albümünün çalışmalarına başladı.

1998 yılında, ikinci albüm “stigmata” piyasaya çıktı. davulcu daniel’in bazı sorunları dolayısıyla yer alamadığı bu albümde davullar, sonradan adını çok sağlam bir şekilde duyuracak olan darkane’in davulcusu peter wildoer tarafından çalınıyordu. aynı dönemlerde in flames’in “colony” albümünde davul teknisyenliği de yapan wildoer, 2000’li yıllarda, kimi kesimlerce isveç’in en iyi metal davulcusu olarak gösterilecekti.

“stigmata” albümü, ilk albümün başarısını aşarak grubu özellikle japonya’da çok sevilir hale getirdi. grup, avrupa dağıtımın yapan century media’nın ardından, japonya dağıtımı için de toys factory ile anlaştı. grup “stigmata” sonrası in flames, dark tranquillity ve children of bodom’un alt grubu olarak pek çok konser verdi. albümün japonya baskısında “damnation’s way” (michael amott’un en sevmediği arch enemy parçası) ve chris amott tarafından yazılan “hydra” adlı kısa bir enstrumantal vardı.

grup 1999 yılına gelindiğinde üretim hızını hiç kesmeden “burning bridges” albümünü yayınladı. grup pek çok yıldızdan oluştuğundan ve promosyonu çok iyi yapıldığından, çıkardığı her albüm oldukça çok satıyordu. bu nedenle de grup her sene bir albüm çıkarıyordu. “burning bridges”; ünlü studio fredman’da fredrik nordström ile kaydedildi. albümde “burning bridges” parçasında konuk müzisyen olarak mellotron çalan ve yıllar sonra opeth’in “damnation” turnesinde de org çalarak gruba eşlik edecek olan per wiberg de vardı.

bu albümde grup daha melodik, akılda kalıcı ve daha kolay anlaşılan parçalar yazmış, ancak her zamanki teknik öğeleri ve mükemmel sololarını da kullanmıştı. japonya bonusu olarak da europe cover’ı “scream of anger” yer alıyordu. basında “müzisyenler grubu” olarak nitelenen grupta eleştirilen tek bir nokta vardı. o da vokalist johan liiva’ydı. kimi eleştirmenler olayı “profesörlerin arasındaki bir stajyer” diye tanımlayıp, liiva’nın vokal performansının grubun genel havasının çok altında olduğunu söylüyorlardı. özellikle stigmata albümünün kayıt dönemi sesi kısılan liiva, bu albümde istediği performansı yansıtamamıştı. tüm bu eleştiriler, mike amott’u da düşünmeye itti ve grup johan liiva ile yollarını ayırdı. ayrılmanın ardından johan liiva: “gruptan ayrıldığıma üzgünüm tabi ama hayatımda ilk kez böylesine büyük bir grupta yer almış olduğum için çok mutluyum. onlara başarılar dilerim.” diyordu.

vokalist aramak için verilen arada grup “burning japan” adlı ilk konser albümünü piyasaya sürdü. 2000 yılında çıkan bu albümde grup, dünyada en çok sevildiği ülke olan japonya’daki hayranlarına unutulmaz bir konser veriyordu. grup, eline ulaşan vokalist adayı kayıtlarını dinleyerek bir süre yeni vokalistini bulmaya çalışırken, almanya’dan gelen bir kaset, grubun tüm gündemini değiştiriyordu.

“kaydı dinledikten sonra, şarkı söyleyen kişinin isminin angela olduğunu gördüm. kayıttaki vokalist bir kadındı. inanamadım. bir kez daha dinledim ve ardından gruptaki diğer çocukları çağırıp onlara da dinlettim.” diyordu mike amott. tüm grubu şok eden bu sesin sahibi, alman bayan vokalist angela gossow’du. o sıralarda birkaç ufak grupta vokalistlik ve internetteki bazı metal sitelerinde editörlük yapan angela, öylesine yolladığı kaydın ardından, hemen isveç’e davet edildi ve birkaç prova sonrası grubun resmi üyesi oldu.

grup yeni vokalistine kavuştuktan hemen sonra, 2002 yılında “wages of sin” albümüne imza attı. aslında 2000 yılında tamamlanmış olan albüm, vokalist arayışı nedeniyle 2002’de piyasaya sürülebildi. grup bu albümde de studio fredman’ı kullanırken, albümün miksajını dünyaca ünlü yapımcı andy sneap yapıyordu. opeth ve nevermore ile de pek çok başarılı albüm yaratan sneap, “wages of sin” albümünü kusursuz bir ses kalitesine ve harika düzenlenmiş parçalarla dolu bir başyapıta dönüştürüyordu.

grup angela gossow hamlesiyle adını büyük bir hızla duyurmaya başladı. metal dünyasında sayılı olan kadın vokalistler, her daim metal basınının ilgisini çekmiştir. aynı durum angela’da da yaşandı ve angela, birbiri ardına pek çok önemli müzik dergisinde kapak oldu ve bu sayede grup büyük bir reklam yaptı.

albüm japonya’da piyasaya çıktığı ilk hafta 22.000 satarak bir metal albümü için ulaşılması güç bir başarı elde etti. “ravenous” parçasına klip de çekilen albümde özellikle angela; pek çok müzik severin aklını başından alan vokaliyle, brutal vokal yapan binlerce erkeği gölgede bırakıyor, bir kadından çıkabileceğine inanılamayan harika bir performans seriliyor, hatta pek çok arch enemy fanını da kendine aşık ediyordu.

grup daha sonra cover ve bonus parçalarının yer aldığı “rare & unreleased” adlı cd’yi de katarak, çift cd’li bir “wages of sin” albümünü piyasaya sürdü. bu ek cd’de judas priest’ten “starbreaker”, iron maiden’dan “aces high”, europe’dan “scream of anger” coverlarının yanı sıra, “lament of a mortal soul”, “diva satanica”, “fields of desolation ’99”, “damnation’s way” ve “hydra” gibi bonus parçaları ve “ravenous” videosu da yer alıyordu. bu sıralarda japon caparison firması, grubun gitaristlerinden christopher’ın imzalı gitar serisini üretmeye başladı.

2003 yılına gelindiğinde, amerika’yı, uzak doğu’yu ve avrupa’yı defalarca turlayan grubun beşinci stüdyo albümü “anthems of rebellion” piyasaya çıkıyor ve çıktığı ilk haftadan, century media records tarihinin en hızlı satan albümü haline geliyordu. albümün kapak tasarımını, bir önceki albümde olduğu gibi dark tranquillity’den niklas sundin yapıyordu. prodüktörlüğünü yine andy sneap’in yaptığı albümden “we will rise” parçasına da klip çekiliyordu. digi-pack versiyonunda bonus bir dvd yer alıyor ve bu dvd’de, “wages of sin” turnesinde kaydedilen üç parçanın konser görüntüleri ve albümdeki üç parçanın da dolby digital 5.1 mix versiyonları yer alıyordu.

tüm dünyada oldukça başarılı bir satış grafiği yakalayan grup bu albüm sonrası amerika, avrupa ve japonya’da pek çok konser verdi. amerika’da “dance of death” turnesindeki iron maiden’ın alt grubu olarak turlayan ve ardından avrupa’da da “enemies of reality” albümünün turnesindeki nevermore ve “death cult armageddon” albümünü tanıtan dimmu borgir ile turlayan arch enemy, 2003’ün tümünü ve 2004’ün de büyük bir kısmını yollarda geçirdi. albüm satış rakamları göz önünde bulundurulduğunda, arch enemy’nin japonya’da en çok satan metal grubu olduğu görülüyor ve grup her japonya turnesinde adeta krallar gibi karşılanıyor ve aşırı bir ilgi görüyor.

kariyerinde neredeyse on yılı dolduracak olan arch enemy, şu an itibariyle dünyanın en popüler ve en çok aranan metal grupları arasında yer alıyor. özellikle kadın vokal avantajını çok iyi kullanarak geniş kitlelere ulaşan arch enemy; grup üyelerinin üstün müzisyenlikleri ve yılların deneyimi amott kardeşlerin parça yazımındaki başarısı ile, daha uzun yıllar metal dünyasının en çok konuşulan ve dikkat çeken gruplarından olmaya devam edecek.

Asafated Biyografisi

Asafated

Yılların Death Metal grubu Asafated in kurulma tarihi 1992 yılının sonlarına dayanır. 1993 yılında ise tam olarak kadrosu oturan grup Bakırköy de kurulmuştur. Atilla Tutumlu (Gitar) , Muzaffer Kuvvet (Davul) ve sonra Tanju Can (Bas/Vokal) biraraya gelirler. Hakan Nurcanlı nın (Gitar) da katılımıyla 1994 yılında 2 şarkıdan oluşan Humanity Landscape adlı demolarını kaydederler. Demo Humanity Lanscape ve Divine Suffocation şarkılarını içermektedir.

Muzaffer ve Hakan ın ayrılmasıyla değişiklik yaşayan grupta Muzaffer in yerine Davul a Okan geçer. Grup 3 kişi olarak 1995 yılında 2. demoları Lonely i çıkartırlar. Grubun en sağlam şarkılarından biri olan ve video klibi de çevrilen Goner ilk kez bu demoda yer almaktadır. Demo Goner, Lonely, Divine Suffocation (Re-mix) olmak üzere 3 şarkıdan oluşmaktadır.

Kadroya Cem Ömeroğlu nun (Gitar) da katılmasıyla 1996 yılında ilk albümleri Kaybolmuş Masumiyet Ada Müzik etiketiyle piyasada yerini alır. Türkiye de ki Metal Müzik tarihine damgasını vurmuş olan bu albüm ile Asafated birçok dinleyici kazanmıştır. Özellikle Death Metal olarak yapılmış ilk albüm denilebilir. Albüm eski demolarda bulunan ve yeniden çalınan diğer parçalar dışında albüme Türkçe olarak ismini veren Lost Innocence (Kaybolmuş Masumiyet), Violent Desires, 7 (Instrumental) adlı grubun yeni parçalarından oluşmaktadır. Liriklerde yaşam ve sosyal içerikli sorunlara değinilmiştir.

Ada Müzik firmasıyla çeşitli sorunlar yaşayan grup 1999 yılında Zihni Müzik etiketiyle Tout Va Bien adlı EP çıkartır. Kadroda Tanju Can ve Atilla her zamanki gibi yer alırken Gitara Cenk Turanlı geçmiştir. Davulcuları ise ayrılmış olduğundan kayıtlarda drum machine kullanılmıştır. EP eski sound a göre daha farklı olsa da gerçekten başarılı ve kaliteli bir müziğe sahiptir. Buried In Mud, Not 4 U gibi sağlam ve sert şarkılar içermektedir. Tout Va Bien ise fazla söz bulunmayan diğer şarkılara göre daha yavaş bir şarkıdır. Ve Asafated Kaybolmuş Masumiyet ten sonra Tout Va Bien ile de kendini kanıtlamıştır.

Grup bu demodan sonra dağılma aşamasına gelir. 2002 yılında bazı yeni elemanların katılımıyla tekrar toparlanırlar. 2003 te ise Eskişehir de Zoo Fest 2 isimli festivalde yer alırlar. Eski kadrodan Tanju Can, Atilla ve Cenk aynen dururken davulda Cenotaph ve Suicide grubundan Goremaster ile bas gitarda Oğuz Han bulunmaktadır. 2004 yılında ise Rock The Nations II festivalinde yer almayı planlayan grup festivalden bir süre önce dağıldıklarını açıklayarak katılamayacaklarını belirtmişlerdir.
Tanju Can o tarihten sonra bir süredir içinde bulunduğu yeni projesi Grind Death grubu UÇK Grind ile yoluna devam eder.

In Flames

in flames
1990 yılında grubun kurucusu Jasper Strömblad o zaman üyesi olduğu Ceremonial Oath grubundan, Anders Fridén ile ayrılmaya karar verir. Farklı bir müzik türü yapmaya karar verip Johan Larsson ve Glenn Ljungström’ün katılımıyla In Flames’i kurarlar. İlk demolarını Wrong Again plak şirketine yollayadılar. Plak şirketinin sahibi bu demoyu oldukça beğenir ve ertesi gün telefon açar. Bunun üzerine grup kısa sürede patlayacak Lunar Strain adlı albümlerini hazırlamaya başlar.

In Flames, pek çok grupta olduğu gibi, ayrılan ve sonradan dahil olan üyelere sahiptir. Bunlardan bazıları Mikael Stanne ve Anders Jivarp (Dark Tranquillity), Anders Iwers (Tiamat), Henke Forss (Dawn) ve Daniel Erlandsson’dur (Eucharist, Arch Enemy)

Grup daha sonra Subterranean isimli ufak bir CD yayımlar. Bu ufak yayım onlar için bir dönüm noktasıdır. Bu albümle beraber dikkatleri üzerine çeken In Flames, bir Alman plak şirketi olan Nuclear Blast ile masaya oturur. Bu başarıdan kısa bir süre sonra, canlı gösteriler ve albüm yapımları için sürekli dışarıdan çağırmaktan bıktıkları Anders Fridén ve Björn Gelotte’u gruba davet ederler ve kabul görürler.

in flames

Peşinden The Jester Race ismindeki albümlerini de yayımlayıp, özellikle Avrupa ve Japonya’da büyük bir başarıya ulaşırlar. Aynı ve bir sonraki yılda olan bazı olaylar sebebiyle Johan ve Glenn önceliklerinin ne olduğunu düşünmeye başladılar ve üzücü bir şekilde, artık In Flames üyesi olmamayı seçtiler. İkisi de, Whoracle adlı albümün kaydı sırasında beklenmedik bir şekilde ayrılacaklarını duyurdular ve Björn, Jesper ve Anders’ı yarım bir grup ve albümle başbaşa bıraktılar. Neyse ki Peter Iwers ve Niklas Engelin ismindeki arkadaşları ayrılanların yerini albümün kaydının tamamlanmasına kadar doldurdular. Daha sonra bu iki kişi de grupla çalışmaktan hoşlandıklarını ve grubun bir parçası olmayı istediklerini söylediler ve derhal kabul edildiler. Birlikte Avrupa ve Japonya’da başarılı bir turneye çıktılar. Bu turnenin sonunda İsveç’e döndüklerinde Niklas bazı özel sebeplerden dolayı gruptan ayrılmak zorunda kaldı. Bu durum grubun tarihindeki en önemli dönüm noktası olarak belirtilir. Niklas’ın ayrılmasından sonra, o zamana kadar davulu kullanan ama aslen bir gitarist olan Björn’ü gitaristliğe, davula da Daniel Svensson’u getirirler.

Bu değişiklik işe yarar ve The Colony isimli albümlerini çıkarttıklarında istediklerini alırlar ve Amerika, Avrupa ve Japonya’da çıktıkları sahnelerde konser alanlarını tamamen doldururlar.

Bir kaç yıl süren başarılı turnelerinden sonra Ağustos 2000′de, yaklaşık 3 aylık bir stüdyo çalışmasından sonra The Clayman’ı çıkartırlar ve bir kaç ay içinde önceki albümlerinin satış rekorunu bile kırarlar. Dream Theater, Slipknot, Testament, Methods of Mayhem ile festivallere katıldıktan sonra ufukta bir turne daha görünüyordu. İki Amerika turnesi arasına bir de Avrupa ile Japonya turnelerini kattılar. Jester, Japonya’da en iyi şarkı yazarı olarak BURRN! ödülünü aldı. Japonya turnesine katılamayan Peter Iwers grupla tekrar İskandinavya turnesinde buluştu. Bu süre içinde Armageddon grubundan Dick Löwgren onun yerine sahne aldı. 2000 yılında yaklaşık 150 kez sahne aldıktan sonra 2001 yılında tatile çıktılar

in flames

2001 yılında Peter’ın tekrar katılmasıyla İsveç’te, dört ayrı televizyon kanalı ve radyodan canlı yayınlanan bazı gösterilerde yer aldılar. Only for the weak adlı kliplerinin yayınlanmaya başlamasıyla Avrupa’da 20.000 kişiye konser verdi. Bir sonraki yazda Wacken Open Air ve Rock Machin gösterilerinden sonra, Amerika turnesine başlamadan önce, yeni albümleri olan The Tokyo Showdown’ı çıkardılar.

Daha sonra Daniel Bergstrand ile Dug-Out stüdyolarında çalışmaya başlayıp Reroute To Remain albümünü hazırladılar. Yine bir çok turneye ve gösteriye, Slipknot, Mudvayne, Soulfly ve Slayer ile katılmaları onlara müziklerini farklı izleyicilere de göstermelerini sağladı. Kendi ülkelerinde Linkin Park’ın yerini alarak Hultsfred festivaline katıldılar.

Bu gösteriden bir sonraki gün, Metallica’nın Madrid’deki konserinde ön grup olarak çıkma teklifini aldılar ve yaklaşık 30.000 kişinin önünde ki bu onların tek seferde karşılarına çıktığı en büyük kalabalıktı, sahne aldılar. Bir sonraki albümleri olan Soundtrack to Your Escape için Danimarka’da bir ev kiralayıp bunu tamamen bir stüdyoya çevirdiler ve bu albümleri ile yine bir başarı yakalayıp sayısız konserler verdiler.

Grubun 2005 yılı sonunda tamamlanıp 2006 içersinde piyasaya sunulan Come Clarity albümleri bugüne yaptıkları en başarılı albüm olmuş ve pek çokları tarafından grubun yeniden doğuş albümü olarak nitelendirilmiştir. Çıktığı hafta içersinde tüm albüm satışları listesinde İsveç ve Finlandiya’ da bir numaradan listelere girmiştir. Bütün bu başarıların yanında önemli bir hayran kitlesi tarafından grup müzik çizgisini ve ana felsefesini daha ticari bir tarza taşıdığı için eleştirilmektedir.

Melodic Death metal türüne olan büyük etkileri kabul edilen bir gerçektir.

Kataklysm

Kataklysm
Kanadalı death metal efsanesi Kataklysm 1991 yılının sonbaharında kuruldu. Grup, 1992 yılında şu an klasik olarak kabul edilen ilk demosu Death Gate Cycle of Reincarnation’u piyasaya çıkarır çıkarmaz dünya çapında fark edilerek büyük bir ilgiyle karşılandı ve bu ilginin ödülü ise Alman firması Nuclear Blast ile imzalanan anlaşma oldu.

Grup 1993 yılında demonun CD kaydını yapıp üzerine bir de bonus şarkı, “The Orb Of Uncreation”u ekledikten sonra “The Mystical Gate Of Reincarnation” adıyla piyasaya sürdü. Dünyadaki tanınırlığı gittikçe yükselen grup Northern Hyperblast denilen yeni bir akımın da öncüsü oluyordu ve bu sadece başlangıçtı.. 1995 yılında çıkardıkları ilk albüm, “Sorcery”, grubu hızla metal camiasında yükselterek death metalin önemli gruplarından biri haline getirdi.

1996 yılında Sorcery’nin ardından, ikinci bomba “Temple of Knowledge”yi metal dünyasının ortasına bırakan grup, “The Awakener” şarkısına bir de klip çekerek albümü destekleme yoluna giderken Kataklysm katıldığı turnelerde kısa süre içerisinde birinci grupluğa yükseliyordu.. “Northern Hyperblast Live” ve 1998 tarihli üçüncü stüdyo albümü “Victims Of This Fallen World” ile Kataklysm, yeni bir tarz yakalayarak ekol yarattığını ve bu gidişatın daha bir çok klasik doğuracağını ispatlar gibiydi..

2000 senesine geldiğimizde grup dördüncü stüdyo albümü “The Prophecy”(Stigmata Of The Immaculate)’i piyasaya çıkarak gösterdi ki Kataklysm diğer gruplara göre bambaşka bir boyutta ve bambaşka bir vizyona sahip. Bu sıra dışı albüm de grubun bu eşsizliğinin yegane ispatıydı.. Kanada’dan çıkanların en iyisi olarak değerlendirilen Kataklysm, üzerinde baskı hissetmeye başladı. Her ne kadar baskı hissetseler de 2001 yılı geldiğine grup en ölümcül eseri; melodik alt yapı üzerine yapılabilecek en sert albüm “Epic”(The Poetry Of War)ı piyasaya çıkararak, baskılardan etkilenmediğini ve her seferinde bir öncekinden daha iyisini yaptığını gösterdi. Beşinci stüdyo albümü “Epic”in ardından bütün dünya Kataklysm’in ayaklarına kapanmış daha fazlası için yalvarıyordu..

Dünya çapında 19 ayrı ülkede verilen konserler, 11 yılda kan ve ter ile çıkılan zirvenin ardından Kataklysm bize şunu göstermek için geri döndü; ilerleyen yıllar gerçek liderler yaratmak için gereken tecrübeyi kazandırıyor. Grup, formunun zirvesindeydi ve ölümlüleri daha fazla yalvartmak için altıncı stüdyo albümü “Shadows & Dust”ı hazırladı. 2002 yılının sonbaharında piyasaya çıkan albüm yeni bir efsanenin doğuşu, death metal için bambaşka bir devrin başlangıcıydı..

Cannibal Corpse

Cannibal Corpse
Death Metal`in bünyesinde var olan Cannibal Corpse 1988 de New Yorkta kuruldu…
1988 de New Yorkta kuruldu Cannibal Corpse . Death Metal`in bünyesinde var olan grind tadindaki sarkilariyla dikkatleri cektiler. Vokalde Chris Barnes Gitarlarda Bob Rusay , Jack Owen Bassta Alex Webster ve davulda Paul Mazurkiewicz den olusmaktaydi kadro. 1989 da 5 sarkilik bir demo olusturdular , bunun ardindan Metal Blade ile anlasan grup Eaten Back To life albumunu 1990 da cikartti.

Sirasiyla Butchened At Birth , Tomb Of The Mutilated isimli albumleri cikaran grup 1993 deki EP leri Hammer Smashed Face ile unlendi. Bu EP de ayrica Black Sabbathin Zero The Hero isimli sarkisida yer almaktaydi, 94 de The Bledding Albumu calismalari sirasinda Bob Rusay gruptan ayrildi ve yerine Rob Barret gecti. 1995 de grubun cizgisinden hoslanmayan Chris Barnes gruptan ayrilip Six Feet Undera katildi. yerine George Fisher geldi. Grup ilk gunden beri gidisat bakimindan surdurdugu grind core havasini , orjinal death sounduna birakmisti. Sarki sozleri genelde cok komplex seyler olmasada olum ve yasam arasindaki ikilem psikolojik sorunlar ve bir cok muhafazakar kesimi rahatsiz edecek seylerdi. Vokalin vahsi ve brutal seside grubun onemli ozelliklerinden birisidir.